Riskli Sularda Çok Açılmayın, Boğulursunuz!

Gazeteler 1000 kişinin çalıştığı büyük bir yerli elektronik perakendecisinin iflas talebini yazdı. Hafta sonu dolaşırken zaman zaman alış veriş yaptığım en merkezi mağazalarını da kapattıklarını gördüm. Çalışanlara ne oldu bilmiyorum.

Bu firma ne iş yapıyordu?   Diğer elektronik perakendecileri gibi, yurt dışından hemen hemen tamamını başka ülkelerin parasıyla ithal ettikleri elektronik tüketim ürünlerini yurt içinde bireylere satıyorlardı. Paranın bollaştığı, kurların ve borçlanma faizlerinin nispeten düşük kaldığı süreçte, birazda politikacıların yarattığı pembe ülke algısıyla, herhalde işlerin hep böyle gideceğini zannettiler. Baktılar herkes telefon, tablet alma peşinde daha çok kazanırız düşüncesiyle son 5 yıllık süreçte her yere mağaza açmaya başladılar. Tam bu dönemde yurt dışında elektronik perakende ticareti internet ortamına taşınırken ve mağazalarını kapatırlarken yerliler tam tersine 2014 yılında Türkiye’den çıkmaya başlayan yabancı markaları da alarak mağaza ağlarını daha da genişlettiler.

Girişimcilik önce cesaret ister ama yeterli değil. Vizyon ister, dünyayı okuma ve gelişmeleri takip etme becerisi ister, doğru strateji ister. Özetle değişimi görme becerisi ister. Dünya tüketici ticaretini on-line ortama taşırken koca koca mağazalar açanlar için ben şu benzetmeyi yapıyorum; Bir ayağı kesik tabureye çıkıyorsunuz boynunuza da tavana asılı urganı geçiriyorsunuz. Çevrenizde de kedi köpek kapışması var. Kazara biri tabureye dokunursa öteki tarafa gideceksiniz. Çevredeki değişimi iyi okuyamayan işletmelerin yaşadığı da işte bu. Hele, birde “Açıkları finanse ettiğimiz sürece bize bir şey olmaz” diyen bir bakış açısıyla yönetiliyorsanız korkun!

Bugünlerde sürdürülebilirlik kavramı çok moda. Büyük Amerikan danışmanlık şirketleri aynı yönetim kavramlarının ambalajını değiştirip farklı isimlerle pazarlıyorlar. Şirketler için bu işin aslı risk yönetimi. Evet, çevresel sorunlardan kaynaklanan ilave riskler ortaya çıkıyor ama biz daha orada değiliz. Risk yönetimi hayata öngörülü bir bakış gerektirir. Öngörü bizim kültürel zafiyetlerimizden. Dikkat edin gazetelerde yazanlara özellikle terörle ilgili olaylarda hep öngörü eksikliğini görüyoruz. Öngörü olmayınca risk yönetimini de sevmiyoruz. Risk yönetimi bizim ülkemiz ve işletmelerimiz için niye önemli? Biz dünyanın riski en yüksek bölgesinde yaşıyoruz. Buna jeopolitik risk deniyor. Bu şu demek; yaşadığımız alan yüksek risk taşıyor. Yaşama adım attığımız andan itibaren yaşantımızı planlarken, daha sonra şirketlerimizi kurduğumuzda bu yüksek risk primini daima dikkate almamız lazım. Buna benim çocukluğumdan beri yaşadığımız ülkenin yönetim riskini -ülkenin yönetim kalitesi düşüklüğü – ilave ederseniz diğer risk kalemleri – kur riski, faiz riski vs.- otomatik olarak ortaya çıkıyor zaten. İşte son dönemde yaşadıklarımız bu yazdıklarımı doğruluyor. Biz birey veya patron olarak bir Alman, bir Kanadalı, bir İspanyol gibi yaşayamayız. Onların bu bahsettiğim riskleri bize göre daha düşük. Bundan sonraki dönemlerde de yönetim kalitesi ve liderlikte mucizevi bir gelişme olsa bile jeopolitik riskimiz her zaman yüksek olacaktır. Çevremiz binlerce yıldır savaşan insanlarla dolu. Dolayısıyla işletmelerimiz kendilerini her zaman bu risklere karşı, bir anlamda finansçı tabiriyle hedge etmek zorundadırlar. Bu nasıl yapılacak? Gerek örgüt, gerekse finansal yönetimde,  işletme sermayesi, karlılık, aktif getirisi, sermaye getirisi gibi ölçüm ve değerlendirme parametrelerine bakarken, okullarda finans veya mikroekonomi derslerinde okutulan standartlara veya yukarıda örneklerini verdiğim ülkeler standartlarına göre değil, kendi ülkemizin risk primini ilave etmek suretiyle değerlendirmeliyiz.

Biz bir net ithalatçı ülke, yani yabancının parasıyla yaşayan ülke konumumuzu sürdürdüğümüz sürece siyasetçilerin abartılı hedeflerine inanıp sahilden çok açılırsak, ya boğuluruz ya da köpek balıkları kapar. Korkarım ki yakın gelecekte fazla açılanları aynı şekilde çeşitli riskler bekliyor olacak. Ondan sonra dinleyin mazeretleri; bankalar kartların vadesini düşürdüler de, faiz arttı da, kurlar yükseldi de, uçak düşlü de, hendek kazdılar da, anayasa fırlatıldı da, bomba patladı da vs. vs. Çin, Ortadoğu, Fed politikaları, artan bölgesel gerilimlerden bahsetmiyorum bile. Çok klasik ama değişim zordur, değişmemek ölümcüldür.

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Twitter picture

You are commenting using your Twitter account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.