Treni Yakalamamız Çok zor!

IMG_3706Geçen hafta, TÜSİAD tarafından organize edilen “Türkiye’nin 4.Sanayi Devrimine Dönüşümü” başlıklı konferansı bende izledim. Biliyorsunuz bizde meslek kuruluşları yabancı danışmanlık kuruluşlarına rapor hazırlatmayı çok sever, işte bu toplantıda da Boston Consulting Group isimli danışmanlık şirketinin hazırladığı raporun bir özet sunumu yapıldı. (Merak edenler rapora http://bit.ly/tusiadsanayi40raporu adresinden pdf formatında ulaşabilirler.)

Öncelikle söz alan TÜSİAD Başkanı Sayın Cansen Başaran’ın konuşmasını ben çok iyimser bulmadım. Verdiği bilgilere göre ihracatımızda yüksek teknoloji ürünlerin payı  %3.7 imiş. AB ortalaması ise %15. Cansen hanım tüm çabalara rağmen yüksek teknoloji ürünlerinin payının artırılamadığını ve daha çok konuşmayla vakit geçirildiğini vurguladı!  Daha sonra söz alan Sanayi Bakanı Fikri Işık Türkiye’nin önceki üç sanayi devrimini tribünden izlediğini belirterek (birinci hatta ikinci sanayi devrimi dönemlerinde bu topraklarda padişahlık/monarşik yönetim vardı), hazırladıkları yeni ARGE yasasıyla yukarıdaki oranın kısa sürede %15’e çıkarılacağını söyledi.Herhalde buna politikacı iyimserliği deniyor! Hedef koyarken hedefin gerçekçi olması lazım. Benim de aklıma şu geldi; Peki madem tribünde olduğumuzun farkındasınız, ARGE teşvik yasası çıkarmak için neden 14 sene beklendi? Evinize yangın sigortası yaptırmak için yangın çıkmasını beklemezsiniz öyle değil mi?

***

Ekonomi ve gelişmişlik göstergelerinde, inovasyonda, ARGE’de ve ortalama eğitimdeki bugünkü yerimize baktığımız zaman, ben değil önümüzdeki 10 senede “bu gidişle” çok uzun süre AB ortalamasına bile ulaşabileceğimizi sanmıyorum. Bütün bu gelişmelere ayak uydurmaya çalışırken özel sektörün toplam dış borcunun yaklaşık 200 milyar USD, bir kişiye istihdam sağlamak için gereken yatırımın 2015 rakamlarıyla 695 bin 142 lira olduğunu hatırlatmak isterim. İstisnalar dışında KOBİ’lerdeki düşük teknoloji düzeyi, insan kaynaklarının eğitim düzeyi ve sermaye birikiminin yetersizliği dikkate alınırsa, Türkiye’de küçük ve orta işletmelerin bu dönüşümü kendi imkanları ile yakalamaları zaten mümkün görünmüyor. Olsa olsa bu dönüşümün pazarı olurlar.

Daha sonra düzenlenen panelde söz alan Alman “Association for Industry 4” isimli meslek örgütünü temsilen katılan Sayın Bernard Diegner’in konuşmasını dikkatlice dinlediğiniz zaman gelişmiş ülkelerin 4.sanayi devrimine neden bu kadar çok önem verdiklerini daha iyi anlıyorsunuz. Almanya çalışmalara çoktan başlamış. En önemli hedefleri üretimin tamamen Almanya’da kalması. Bu işe 2020’ye kadar her sene 40 milyar euro bütçe ayırmışlar. Devletin öncülüğünde, üniversitelerin ve önde gelen Alman sanayi şirketlerinin ortaklığı ile araştırma ve geliştirme laboratuvarları kurulmuş. Buralarda mikro elektronik, yapay zeka, yazılım, otomasyon ve güvenlik uzmanlarından oluşan proje ekipleri kurulmuş ve çalışmalara başlamışlar. Bu konuya önem vermelerinin esas nedeni Almanya’nın gelişmiş ülkeler liginde rekabetçi pozisyonunu kaybetmek istememesi. Kendi liglerindeki sıralamada aşağıda kalmak istemiyorlar çünkü Almanya’da herkes şunu çok iyi öğrenmiş; yüksek katma değerli ürünler üretemezlerse küresel ekonomide rekabet edemezler ve Alman işçileri herkesin imrendiğini refah düzeylerini koruyamazlar. Bildiğiniz üzere bunun sonu özgürlüğünüzü kaybetmeye kadar gidiyor…

Bu yazımı 4.sanayi devriminden ne anladığımı sizlerle paylaşarak bitirmek istiyorum. Batı karşılaştırmalı rekabet üstünlüğünü dönem dönem yeni teknolojik sıçramalar (sanayi devrimleri) yaparak sürdürdü. 1780’lerde İngilizler buhar makinesini icat ederek 1.sanayi devrimini başlattılar. Böylece dünyanın önemli bir kısmının efendisi oldular. Daha sonra 2.ve 3. sanayi devrimleri sürecinde bu yarışa yeni devletler katıldı. Bazı devletlerde bu yarışta elendiler (mesela Osmanlı İmparatorluğu) Ancak kendi aralarındaki mücadele her zaman devam etti. Daha sonra teknolojisi gelişmiş ülkeler ligine Japonya, Çin, Güney Kore gibi ülkelerde katılarak pastadan pay almaya çalıştılar. Ama pasta belli, 8,10 kişilik. 20 kişiye yetmiyor. Şimdi, 4.sanayi devrimi ile pastadan aslan payını almaya çalışanlar kendi aralarında kıyasıya mücadele başlattılar. Bu devrimin aslı şu; şimdiye kadar ürettikleri teknolojisi gelişmiş ürünleri birbirleriyle ve insanlarla konuşturmaya soyundular! Fabrikalar var, tezgahlar var, robotlar var, algılayıcılar var, ağlar var, bilgisayarlar var, yazılımlar var ama bunlar şimdilik birbirleriyle konuşamıyorlar. İşte şimdi bunları birbirleriyle konuşturmak için giriştikleri çabaya 4.Sanayi Devrimi diyorlar. Şimdi biz bu trene nereden bineceğiz? Bilgisayar üretiyor muyuz? hard disk falan? peki ağlar ve bunların yazılımları, ofis programları, robotlar, algılayıcılar? Bunları zaten şimdiye kadar üretememişiz. Yani şimdi 2023’e kadar bunları üretip, birde bu süreçte bunların konuşacağı standartları geliştirip, siber bilgi güvenliğini sağlayıp, ihracatımızda yüksek teknolojili sanayi ürünü payını %15’e mi çıkartacağız? Neyse, aşağıdaki bağlantıyı yurt dışından bir arkadaşım gönderdi, izlemenizi önererek bitiriyorum.

http://www.cnbc.com/2016/03/16/could-you-fall-in-love-with-this-robot.html

“Devrime ayak uyduranlar ayakta kalacak, uyduramayanlar yok olacak”

 

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.